11 Ocak 2013 Cuma

Sandık Boyama...

Daha önce salonumda yaptığım değişikliklerle ilgili bir post yayınlamıştım. ( Çok da güzel yorumlar aldım, herkese teşekkürler..) Bu da onun küçük bir parçası.. Sandık Boyama.. :)

Önce söz konusu obje nedir, eski hali ne idi ona bakalım.. Fotoğrafları, büyük bir fotoğraftan kesit alıp büyüttüğüm için kötüler, kusura bakmayın...


Malzemelerimiz;

  • Yukarıda gördüğünüz, Anneciğimiz'den kalma (onun da gençliğinden) eski,yıpranmış ama değerli, kıymetli, hatıra dolu çeyiz sandığı.. ( kendileri hala çeyizle doludur; ve hem içi hem üzeri iş gördüğünden, ayrıca diğer eşyalar gibi anne hatırası olduğundan gözden çıkarılamamış, bu hale sokulmuştur..)
  • Maskeleme bandı..
  • rulo, fırça vs.
  • ve baş kahraman Polisan X1 Anti Aging  beyaz boya...Kapı Boyası diye yazıyor kutuda..  Bunu soran arkadaşlar olmuştu, boyanın resmini yayınlarım demiştim.. Boyayı, fotoğrafını çekmek üzere saklandığı yerden çıkarınca "ooouuu.." dedim çünkü - o kadar temiz çalışmışım ki- boyanın etiketi-metiketi kalmamış.. 

Kutunun üzerinde, boyayla volkanik desenler oluşturduğum kısmın tam altında kocaman kırmızı bir X1 yazısı var arkadaşlar.. Arkasını da çektim, siz tipinden tanıyın artık.:) ..


Daha küçük kutuları var mı bilmiyorum, ben tüm sandalyeleri, masanın ayaklarını ve sandığı,  suyla inceltmeden 4 kat boyadığım halde, hala yarısı duruyor.. Kalan yarısı dursun bakalım, beklediği birşey vardır.. Tutup evdeki kapıları da boyamaya karar vermem işten bile değil şu sıralar... 

Boyayı tanıdık, sandığa dönelim mi.. Bismillah deyip işe başlayalım..

Öncelikle sandığımızı, maskeleme bantlarıyla istediğimiz şekli verecek şekilde kaplıyoruz hanımlar. Sandık koyu renkse, bantlar genellikle beyaz ya da krem olduğundan, en sonunda göreceğimiz görüntünün zıddı bir tablo oluşuyor önce.. ( Ben her zamanki gibi tez canlı davranıp, bir hevesle boyamaya başladığım için, fotoğraf çekmek ancak boya işi bittikten sonra aklıma gelmişti. O yüzden bantların yapıştığı ilk halini göremiyorsunuz. Ama tahmin etmesi zor bir şey de değil zaten..) 

Daha sonra -eğer sandık az da olsa cilalı ise- hafif  bir zımpara yapıyoruz. Burada; zımparayı bantları yapıştırdıktan sonra, -görünen kısımlara- yapmak önemli.. Bantların kapattığı kısım bize parlak lazım çünkü :)

Boyanın bitmiş halini görüyorsunuz. üzerindeki bantların izleri belli oluyor dikkatli bakıldığında..


Boyayı, ruloyla, 3 ya da 4 kat sürdüğümü hatırlıyorum. Kuruma süresi çok uzun değil zaten, ben bir tarafını boyarken, diğer tarafı kuruyordu nerdeyse.. Ama yine de en az yarım saat beklemekte fayda var katların arasında..

İşte şimdi en zevkli kısım..

Bir köşesinden başlayarak, bantları dikkatli bir şekilde (boyayı kaldırmasın kenarlarından) sökmeye başlıyoruz..



Bazı rötuşları sonradan yapacaksınız :) (kulplar gibi..)

Sonuç böyle oluyor..



Vee evinizin istediğiniz köşesinde yerini alıyor.. (kapağına kulplar eklenmedi henüz, güzel sevimli bişey olsun diye o konuyla ilgili çalışmalar devam ediyor..)


7 Ocak 2013 Pazartesi

KÜÇÜK KIZIMIZA YARDIM ELİ UZANSIN..



Hepiniz profillerinizde paylaşın lütfen..
Merhaba arkadaşlar ;
Öğretmen anne ve babanın kızı olan AYŞE
İREM BAYINDIR 5 yaşındaki yeğenim geçen
hafta Perşembe günü LÖSEMİ teşhisi
konuldu şuanda kendisi ÜSTKAYNARCA/
PENDİK Marmara üniversitesi Eğitim
Araştırma hastanesinde yatmakta
kemoterapi olduğu için her gün B rh (-)
kan ihtiyacı duyulmaktadır. Zor bulunan bir
kan olduğu için ve her gün istedikleri için
bulmakta çok zorluk çekmekteyiz.
Sizlerden ricam bu maili olabildiğince çok
kişiye ulaştırmak belki 1 kişi daha
bulmamıza yardımcı olabilirsiniz.
Kan grubu uyan kişiler lütfen şu
numaralarda irtibata geçebilir.
BABASI Bilal Bayındır 0 505 357 72 41
DAYISI Erol Sarısoy 0 539 834 20 80

Yanlışlıkla Oldu...


Arkadaşlar., buralarda daha yeni olduğumu biliyorsunuz.. Hala öğrenemediğim, deneme yanılma yöntemiyle keşfettiğim şeyler var. Ama son denediğim şey kötü oldu benim için.. Ana sayfada görünen kayıtlar alt alta çoook uzuyor gibi geldi gözüme, bunun ayarı yok mu Allah aşkına diye düşünürken iyice araştırmak yerine, kendi bulduğum -pek zekice- bir yöntemle halledeyim dedim. Her birine ayrı sayfa oluşturayım, hem yan tarafta listelemesi güzel görünür, hem de bir kopyala-yapıştır kadar kolay nasılsa dedim ama... Bunu yaparken, yorumlar kısmının ne olacağı hiç aklıma gelmedi.. O yayınlara yapılmış yorumların hiç biri diğer tarafa taşınmadı ve yayınla beraber de silinmiş oldu maalesef.. Ben kumanda panelinde görüyorum ama, tekrar eklemenin de bir olu yok sanırım. O yüzden, dur bu güzel yorumlara cevap yazmadan önce şu sayfaları bir düzenleyeyim dediğime, diyeceğime pişman oldum.. Zaten yan tarafa geçirdiğim sayfalardan bazıları da açılmadı nedense. O yüzden salonumdaki değişiklikle ilgili postu tekrar yayınladım.

Yorumlarını silmiş gibi göründüğüm;

"gibi"si fazla istemeden sildiğim :((

sıla yılmaz
bitter
ada ve deniz
Huzur Moda
D'P
hümeyra Mutlu
Gözlük
Canım Arkadaşım pixis
hanife
Meryemce
butikrabia
BİLGENİN GEMİSİ
sweetcherry
cicileydi
Sümeyra Ak
Sevim Uzun
seyma karabak
güllercegüzellikler
nevban
Duygunun Tasarımları
ayseM
Neslihan Metin
CEP AYNASI
Mehtap AĞCA
Aslı
dilekçe işler

Hepinizin affına sığınıyorum.. Yorumlarınız, her birinizin yazdığı güzel şeyler benim için çook değerli.. Hepsi için çok çok çok teşekkür ediyorum. Maalesef cevap yazamadan kendi ellerimle kaldırmış oldum onları.. Ama gerçekten bilmeden oldu, acemilik işte.. :)

Artık siz yenilerini yazarsınız ben de seve seve cevaplarım olmaz mı... :):)

Not: Duygunun Tasarımları; mutfak sandalyelerine yaptığım puflarla ilgili birşey sormuş. Buradan cevaplayayım, okur inşallah.. Sevgili arkadaşım; puflar için diktiğin küçük kareleri önce birleştiriyor, istediğin şekli alacak tarzda (benimki yuvarlak olmalıydı biliyorsun. kare de olabilir.) birleştirdikten sonra her birinin arka tarafından küçük kesikler açıp, oradan içlerini doldurup, teyelle tekrar kapatıyorsun.. Sonra da o kısmı düz bir kumaş parçasıyla kaplayacaksın nasılsa..
Açıklayıcı bir şekilde anlatabilmişimdir inşallah.. Sevgiler ...






Salonumu Dönüştürdüm.. Önce/Sonra...



     Bekar evimdeki, ailemden kalmış en az 20-30 yıllık eşyaları yenilemek istediğimde,  şipşak yeni eşyalar alıvermenin beni çok uzun süre mutlu etmeyeceğini anladım. Zaten beni oyalayacak ve zihnimi meşgul edecek bir şeylere ihtiyacım vardı.. O yüzden hooop diye yeni mobilyalar alıp koymak yerine,  salonumu hiç eşya atmadan ve hiç profesyonel yardım almadan, iğneden ipliğe kendi el emeğimle dönüştürmeye karar verdim...

Bundan iki buçuk ay önceydi..  "Bir ucundan başlıyayım, gittiği yere kadar..".. "Belki, bir sebepten, devam edemem, yarım kalır.."  deyip başlamıştım.   Ama bitirebilmek nasipte varmış..  Epey uzun sürdü ama sonunda bitti..  

Serüven uzun sürdü evet ama;  emeğime de değdi (bana göre tabii).. Üstelik, beni oyalama ve her küçük değişiklikle mutlu etme vazifesini de hakkıyla yerine getirdi.....

İşte; önceki ve sonraki haliyle salonum huzurlarınızda....


ÖNCE








Size, soldan sağa doğru panoramik  bir görüntü oluşturmaya çalıştım..

VEE  SONRA






YAPIM AŞAMALARI UZUN... :)


İşe öncelikle; renkleri sinirimi bozan çekyat ve koltuklardan başladım. Beyaz renkte döşemek istediğim için, beyaz ağırlıklı döşeme kumaşı seçerek koltukların tamamına, çıkarıp yıkayabileceğim nitelikte kılıflar diktim. Bunun için bol miktarda kumaşa ihtiyacım olduğu için maliyet tutan tek taraf bu kısım oldu. Her birini tek tek, prova yaparak aşağıda gördüğünüz gibi ellerimle kendim diktim. IKEA'nın kılıflarıyla yarışırlar değil mi... :))  Mütevaziliğim üzerimde :)



İkinci basamak mobilyaları beyaza dönüştürmekti. Ancak, eskiler bilirler; formika denen malzemeye boya anlamında hiçbir işlem yapılamıyor maalesef. Öyleymiş yani. Ben de boyayabileceğim kısımları elde boyayarak beyaza dönüştüeyim dedim... Buna sandalyeler, masanın alt ve ayak kısımları ve vitrinin krem rengi kenarlıkları dahil oldu.


Boyandıktan, ve onlar için aldığım mor renkli döşeme kumaşıyla -yine kendi ellerimle- tek tek  zımbalanarak kaplandıktan sonraki halleri böyle oldu.. (Bu kısmı fotoğraflamayı nasıl unutmuşum bilmiyorum. En perişan olduğum kısımdı oysa :) )

Bu arada; eski halinin fotoğrafına bakınca; masanın üzerindeki tablonun dönüşümü de dikkatinizi çekti mi?. Yıllar önce tabloyu hediye eden arkadaşım Zeynep'in affına sığınarak (ilk kez  burdan söylüyorum ama :s) onu da biraz değiştirdim. 

İçine sandalyelerle uyumlu olacak mor bir çiçeğin olduğu foreks tabloyu yerleştirmeye karar verdim ancak o yaldızlı çerçeve de pek tabii, beyaza dönüşmeliydi. O da sandalyelerle aynı kaderi paylaştı..




Tabi annemin çeyizinden kalma sandığı da unutmamam lazım. Maskeleme bantlarıyla şekil verdiğim sandığı yukarıdaki fotolarda, köşede görüyorsunuz onunla ilgili ayrı bir paylaşım yapacağım için, buraya almadım..

Mobilyalar bembeyaz olur da; tüller kahverengi kalır mı..? Hemen onları da değiştirmeliydi.. çok az bir maliyete aldığım beyaz tülden normal tül, mor renkli tülden de üzerine dolama perde yapmaya karar verdim..





Beyaz tülü bu şekilde, rustik için uygun olarak diktim. Bu şekilde mi kalsın, yoksa mor tülü, tasarladığım gibi üzerlerine dolasam mı diye düşünürken, ikinci düşünce ağır bastı ve mor renkli tülün yalnızca kenarlarına düz dikiş geçtim.Onun dolanmış hallerini yukarıda gördünüz.. :)

Koltuk kılıfları, sandık, masa-sandalye, tül-perde derken büyük işler bitti, sıra küçük ayrıntılara geldi.
Eski halinin fotoğrafını çekmeyi unuttuğum bu sepet; beyaz bir gazeteliğe;


Hiçbir kapağın uymadığı çok eskiden kalma kavanozlar da daha sonra paylaşacağım -tutkalla tuza bulama yöntemi- ile iki beyaz mumluğa dönüştüler..



Salonumun son halinin genel görünümünü de yukarıda gördünüz.. Sadece kendi el emeğimle  olabileceği kadar evim şahane oldu şahane.. :)

6 Ocak 2013 Pazar

Selman Bebek'in Hediyeleri...

Merhaba Hanımlar...

      Karlı bir İstanbul sabahından merhaba deme hayali ile yatmıştım ama, uyanır uyanmaz hayal kırıklığı... Hani Kar Yağacaktııı... Hani uyandığımda, yerler, ağaçlar,çatılar bembeyaz olacaktı... Hani bilgisayarla işimi bitirip, pencerenin önünde, kalorifer peteğinin dibinde, tembel kediler gibi kıvrılacak, bir yandan sıcak salep yudumlayıp bir yandan sakin sakin yağan o güzelim kar manzarasını izleyecek düşüncelere dalacaktım... Tamam gizlemiyorum, onu da yazıcam; hani o beyaz güzellik çok çok yağacaktı, her yer buz tutacaktı da, yarın "Okullar Tatil Olacaktı"... Eveett... Biz birkaç arkadaş daha cumadan karar vermiştik, pazartesinin tatil olmasına... Ne oldu şimdi... Hem öğrencilere hem bize hüsran..
Hep bu meteorolojinin suçu.. Bırak, karışma Allah'ın işine di mi..Oynama insanların hayalleriyle.. Ama henüz geç sayılmaz.. Gece yarısına kadar, ümitle beklemeye devam edeceğiz.. Kim kim mi? Pazartesi günü okula gitmek istemeyen öğretmenler ve öğrenciler olarak... Epey kalabalığızdır diye tahmin ediyorum.. :)

    Dün Selman Bebeğin mevlidindeydik.. Canım Ayşe'cim bir hafta kadar önce davet etmek için haber verdi. Ben zaten mahçuptum, çocuk 40'ına gelmiş ben daha görmeye gidemedim diye. Askere gitmeden geleceğim inşallah Ayşe diyordum.. Aslında ertelememin bir sebebi de, şöyle kendi ellerimle güzel bir hediye hazırlayıp götürmekti. (Hazır bu işlere merak sarmışım) Yastık mı yapsam başka birşey mi diye düşünürken, mevlid için davet ettiğinde, aklıma geldi; misafirler için bir hediye ayarlayıp ayarlamadığını sordum. "Nazlı Abla daha ayarlamadım ne yapacağımı da bilmiyorum henüz." deyince; tamam dedim Ayşe, "O iş bende.." :)   Taamm da ihtiyacım olan şey. Allah sanki bilerek gönderiyor.

    Daha önce yaptığım minik lavanta yastıklarının resmini gönderdim Ayşe'ye isterse böyle karışık, isterse içlerinden birinden çok sayıda yapabileceğimi söyledim.O da birini beğendi.. Ve benim seri üretim maceram başladı.. İtiraf ediyorum, başlamadan önce, "Aamann bir gecede biter." diye düşünmeme çok hayret ettim sonra.. Oyaladı beni bayağı.. Ama zevkle yaptım hepsini..

   İşte yapım aşamalarından bir kaç fotoğraf..

Önce biçilip, dikildiler.

Ters çevrilip dolduruldular

En uzun süren kısım bu doldurma kısmıydı. Sonra kurdeleyle bağlanıp, inciyle süslendiler...

"Mevlidime Hoş Geldiniz" yazılı kartları  hazırlandı, kesildi... Şu şekilli makas ne güzel bişeymiş, herşeyi kırpasım geldi onunla.. :)

Ve kartları da arkalarına iğnelendikten sonra, kutularına dizilmeye hazırdılar..


Kutunun, süslenmiş ve yerini bulmuş, dağıtılmadan hemen önceki hali de burada.. Bardaklardaki lohusa şerbetini ve yarım tabakları görmüyoruz sadece kutuya odaklanıyoruz bu resimde...


  Misafirleri düşündük iyi hoş, Ayşe anne de mutlu oldu ama, Selman Bebeğe, büyüdüğünde bile hatıra kalacak bir şey yapmasın mı Nazlı Teyzesi.. Hem de keçe kapı süslerine her baktığında "Ne var ki bunda, ben de yaparım.." diyen biri için bu deneme yapmak adına kaçırılmaz bir fırsat..  Hadi bir iki gece de Selman'a sevimli bir kapı süsü yapmak için geçsin... Geçti.. Ve bence güzel de oldu...


Kapı süsü, kapıdaki yerini aldı, Selman da Nazlı Teyzesi'nin kucağındaki.. Ordan belli oluyor mu bilmiyorum, daha kırk küsür günlük ama, çok tombalak bişey.. Tombik yanaklarını, böyle mışıl mışıl uyurken göstermek istemedim, nazar falan değer, aman... Rabbim onu nazardan da korusun, her türlü kötülükten de, sağlık suhhat versin, analı babalı büyütsün,  hayırlı evlat etsin inşallah...